19 Nisan 2016 Salı

ÇINARDAN MEKTUP(doğmamış bir bebeğin mektubu)

14/11/2012
Yıllar önce annemin parmaklarını kullanarak bir mektup yazmıştım sana .O mektubu sana verdiğini söyledi. Ben mektupta yazılanları daha dün gibi hatırlıyorum. 
“ Sevgili Babacığım;
Sen henüz annemle evlenmedin ve ben dünyaya gelmedim. Annem seni çok seviyor ve ben dünyaya gelmek istiyorum. Biliyor musun, seninle ilk merhabalaşacağımız anı, yaşanılanları çok merak ediyorum. Acaba beni kucağına aldığında ne hissedeceksin.Ben kokunu duyduğumda nasıl bir tepki vereceğimi en çok bunu merak ediyorum babacığım. annemi paylaşacağımız için kavga ediceğimiz o günleride düşünüyorum. Mesela sen “o benim diyeceksin” bende “hayıy o menim” diyeceğim. Seninle aramızda kıran kırana bir mücadele başlayacak adı “Melek” olan. Görüntü olarak kime benzicektim bilmiyorum babacığım. Ama annem hep senin saçlarından ve gözlernden bahsederdi bana.Saçlarına dokunduğunda nasıl ipek gibi olduğundan.Bir de gözlerine baktığında nasıl güvenle baktığından…Benimkilerde sana benzesin istiyorum babacığım.Saçlarım ipek gibi, gözlerimde aynı senin gibi güvenle baksın.Bende hep anneme güven veren gözlerle bakmak istiyorum.Melek annem hiç üzülmesin, o hep gülsün, mutlu olsun istiyorum.Annem senin gözlerine baktığında öyle bir anlatırdıki seni bana (aramızda kalsın baba ama ; saatlerce anlatır anlatır uykum gelirdi dayanamaz uyurdum bendeJ) Mutluluğu kalbine yansırdı.Ben onu mutlu gördükçe daha çok severdim seni.Yüzünde güller açardı. Gülüşümüde melek annemden alayım. Onun gibi güller açsın yüzümde babacığım.Annem duymasın ama, geri kalan her şeyi senden almak istiyorum.Yani dibine kadar senin oğlun olmak istiyorum. Herşeyim sana benzesin istiyorum.Annemi deli ettiğimde “ayy aynı babanın oğlusun sen” dediğinde gurur duyarak “evet mahsurumu var beğenmiyorsan ver babamı benim olsun demek istiyorum.” Senin gibi sevmek, senin kadar dürüst olmak, senin kadar ciddi ve aynı zamanda da komik olmak istiyorum.Ay unutmadan, bir de senin ki kadar güzel bir ses tonum olsun istiorum.Annem anlattı ona şarkılar söylermişsin.Her dinlediğinde sana yeniden aşık olurmuş. Benimde sesim sana benzesin ki, sevdiğim kız bana hergün aşık olsun babacığım. Ben seni çok sevmek istiyorum biliyor musun? Harflerle tanıştığımda ilk “baba” demek istiyorum.Ayakta durmayı başarabildiğim an, paytak paytak ilk adımlarımı sana doğru atmak istiyorum.Hatta ilk kez sana koşmak istiyorum. Karanlıktan korktuğum da, daha ben doğmadan benim için alacağın oyuncak ayımın elinden tutup sana gelmek, seninle göğsünde, kalbinde uyumak isiyorum.”
Şimdi yine bir meleğin parmaklarını kullanarak yazıyorum. Ama bu sefer cesareti olmayan birine;
Belkide sen hatırlamassın sana yazdıklarımı.Belkide silip attın o mektubu bizi anında silip attığın o gün gibi.(19 Mayıs). Melek anneciğimi acılarla tek başına bıraktın.Sen onu bir iftiranın içerisine hapsedip gittin.Hani zor zamanlarınızda birbirinize sahip çıkacaktınız. Ne olursa olsun birbirinizin gözlerine bakarak yeminler ettiğiniz o günler şimdi nerde…Hadi itiraf et bizim seni sevdiğimiz gibi sen bizi hiç sevmemişsin. Terketmek için bahane buldun ve sen bunu kendine itiraf etmekten korktun. Sen melek anneciğimi suçladın. Sen hep kendince haklıydın.Senin için haklı olan sense karşı taraf haklı olamazdı. Dinlemeden haksızlıkla suçladın.Benim Melek anneciğim üçkuruş paraya sevgisini, aşkını ve beni satacak kadar aciz biri değildi. Biyerlerde bizi duyuyor musun ya da bir gün yazdıklarım sana ulaşır mı bilmiyorum senden son kez bişey rica ediyorum. Aynanın karşısına geç ve şunu sor : bu masalı kim, nasıl kurdu, ayakta tutabilmek için neler yaptığını,hangi fedakarlıkları verdiğini. O son cümlelerinizi hatırla. Neler söylendiğini…Sen onu hiçmi hiç tanımamışsın. Herkesi kandırabilirsin belki ama sadece aynanın karşısında bir tek kendini kandıramassın.Hep derdim, seninle büyüyeceğim, senin ışığınla pusulam sen olarak büyüyeceğim.Sevgin, ilgin ,şevkatin, varlığınla büyücektim. Hayatımın imzası sen olacaktın.Geleceğimi senin kaleminle yazacaktım. Ama ben seni artık istemiyorum. Senin sevgin, ilgin ,şevkatin, sahiplenişin hepsi kocaman bir yalanmış. Sen bizi kandırdın.Oysa ne kadarda inanmıştık bu masala.Hani dedim ya sana benzemek istiyorum diye, ne saçlarım,ne gözlerim olmasınlar senin gibi. Senin gibi yalandan bakmasınlar.Masum bir meleğin dünyasını yalan bir güvenle umutladırmasın hiçbir zaman.Senin gibi dürüstlükte olmasın dün sonsuza kadar yeminler ederek sahip çıkarım diyipte bugün hiçbirşey olmamış gibi çekip gitmelerim olmasın.Senin gibi güzel sesimde olmasın. Sözde değil özde de olmalı benim cümlelerim.Sonsuza kadar güven vermeli.Melek anneciğim senin cesaretli olduğundan bahsederdi şimdi aynı şeyi düşünmüyor o da benim gibi.Sendeki cesarette olmasın bende.Çünkü sen gerçekleri dinleyemeyecek kadar korkaktın ve kaçtın gerçekleri duymaktan.Bir kere bile olsa telefon açamıcak kadar korkaktın hemde. Madem haklıydın savunsaydın, arasaydın hakkını.Hesap sorsaydın herşeyden önemlisi. Sessizce arkanda gözü yaşlı bir meleği bırakıp gitmek nekadar doğru. Cesaretli olmak nedir biliyor musun: Sözlerinin arkasında durmak ve sevdiklerini duyduğun yalanlarla terketmemekti.Onları dinlemekti.Gerçeği öğrenene kadar peşinden gitmekti ve sahip çıkabilmekti sevdiklerine. Melek Anneciğim sen hiç üzülme. Benimde hakkım helal değildir.
ÇINAR 10/04/2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder