Ne zaman sana yazmaya başlasam önce çaresizce dipsiz kuyulara
dalıyor bakışlarım. ardından uzun ve derin bir sessizlik.Günleri sayarken
aylar, ayları sayarken yıllar geçti ama ben en çok sana yazdım.çünkü sadece
seni sevdim; seni bekledim. Öfkeyi suya, sensizliği defalarca
beyaz kağıtlara yazdım. gökten yıldız çalmak, güneşe göz kırpmak, boşluğu
kavramak gibi… Yazdıkça ateşe dokundum, dokundukça yandım. Sana yazmak, seni
yazmak: Bazen hayata karşı buz kesilmek, bazen sıcaklığını hatırlayıp erimek,
bazen de aşkın sesiyle irkilmek gibi… Gidemedim, senden geçemedim ama biliyor
musun, sensiz geçen her gün daha da korktum yokluğuna alışmaktan .Rüyalarıma
uzunca bir süre uğramadın mesela rüyamda bile göremedim seni. Ta ki birkaç gün
öncesine kadar. Üşüdüm dedim tek kelime etmeden, sadece sarıldın bana. Şimdi mi,
şimdi yine sana yazıyorum işte : Sinemaya gitmek istiyorum
seninle, ama eskiden olduğu gibi filmi izlemek yerine kollarına defalarca seni
sevdiğimi yazmak istiyorum, sonra karşıdan karşıya geçerken senden bir adım önde
olup bana bağırıp çağırmanı istiyorum, sonra bi kafede oturup seninle çay içmeyi
istiyorum, sen herzamanki gibi şekerini karıştırmamı isterdin yine aynı şeyler
olsun istiyorum.senin sesini duyarak uykuya dalmak ve sabah gözlerimi senin
mesajlarına,yüreğimi ise varlığına uyandırmak istiyorum.sonra sana o en çok
sevdiğin tarçınlı keki yapıp vermek istiyorum.ve bu gece herşeyden çok bir
mucize olsun ve sen gel istiyorum.!
F.Ç 27/03/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder